Bilimin ilerlemesi ve eski belgelerin yeni teknolojilerle
yeniden değerlendirilmesi, zaman zaman tarihin yeniden
yazılmasıyla sonuçlanıyor. Yeni bir teknoloji bu kez de
Avrupa tarihinin en esrarlı aşk hikayelerinden birine ışık tuttu.
Fransa Kraliçesi Marie Antoinette denince herkesin aklına ilk olarak 1789 Fransız İhtilali sırasında söylediği iddia edilen o meşhur söz geliyor: "Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!"
Aslına bakılırsa bu sözün Kraliçe'ye ait olup olmadığı uzun zamandır tartışmalı. Ancak tarih kitaplarına bakılırsa Marie Antoinette'le ilgili tartışmalar ekmek ve pastayla sınırlı değil. Tarihçilere göre, Kraliçe Marie Antoinette'in aşk hayatı da aynı derecede tartışmalı. Özellikle İsveçli bir kont olan Axel Fersen'le olan ilişkisi uzun zamandır tarihçilerin kafasını karıştırıyor.
Zakir Kaya Kitaplarının 2.Baskısı çıktı iletişim kurmak için tıklayınız.
Ancak The Daily Beast'in aktardığına göre, "röntgen floresan spektroskopi" isimli modern bir teknikle Kraliçe'yle Fersen arasındaki mektupları inceleyen araştırmacılar, bu tartışmalara son noktayı koyduklarına inanıyor.
Mektuplar 1791-1792 yıllarında kaleme alındı ve gönderildi. Fransız İhtilali'nden sonraya denk gelen bu tarihlerde, Marie Antoinette, Paris'te hapisteydi.
"SEVGİLİ" KELİMESİNİN ÜSTÜ ÇİZİLMİŞ
Kraliçe'yle Kont arasındaki sekiz mektubu inceleyen uzmanlar, ilginç bir gerçekle karşılaştı. Mektuplardaki bazı kelimeler üzeri boyanarak meraklı gözlerden saklanmıştı. Daha da ilginç olan ise bunu yapan kişinin Kont Fersen'in ta kendisi olmasıydı.
Uzmanlar saklanan kelimelerin "sevgili", "taptığım", "çılgınca" gibi duygu yüklü ifadeler olduğuna da dikkat çekti. Peki bu kelimelerin açığa çıkarılması, Marie Antoinette ile Kont Fersen arasındaki bir ilişkinin kanıtı olarak görülebilir mi? Uzmanlara göre kesinlikle evet!
Marie Antoinette, 16 yaşındayken... O zamanlar unvanı Avusturya Arşidüşesi adı da Maria Antonia'ydı.
BU RİSKİ ALDIĞINA GÖRE…
Zira o yıllarda, sadece Marie Antoinette'in değil, genel olarak hiçbir kraliçenin eşi dışında birine hitap ederken "sevgili" kelimesini kullanması söz konusu bile değildi. Bunu yapan bir kraliçe zina suçu işlediği için cezalandırılabilir, hatta idam bile edilebilirdi.
Bir başka deyişle birine "sevgili" diye hitap etmek Marie Antoinette adına çok büyük bir riskti ve ortada gerçekten büyük bir aşk olmasaydı, Kraliçe'nin bu riski alması mümkün olamazdı. Bu nedenle Fersen, sakladığı mektupların yanlış ellere düşebileceği korkusuyla bu kelimeleri gizlemişti.
BÜYÜKELÇİ RAHAT BİR NEFES ALMIŞ
Aslına bakılırsa Marie Antoinette'in İsveçli Kont'la aşk yaşadığı şüphesi yeni değil; yaklaşık 250 senedir dillendiriliyor.
Örneğin 1779 yılında, Kraliçe'nin Fersen'e duyduğu ilgi o kadar ortadaydı ki dönemin İsveç Büyükelçisi, kaleme aldığı bir belgede Kraliçe'nin insanların önünde hislerini gizlemekte zorlandığını yazmıştı. Hatta Fersen'in Amerikan Devrimi'nde savaşmak üzere Fransa'dan ayrılmasıyla olası bir skandalın önlenmesi de Büyükelçi'yi çok sevindirmişti.
Ancak Fersen 1783'te Fransa'ya geri döndü. Tarihçilere göre, o günden sonra Marie Antoinette-Fersen ilişkisine dair oldukça somut kanıtlar oluştu.
KİM BU EVLİ "ELLE"?
Bunların başında gizli yazışmalar geliyordu. Bunun yanı sıra, Fersen'in günlüğü de önemli detaylar içeriyordu. Günlükte Fersen "Elle" olarak andığı bir kadını çok sevdiğini ancak bu kadınla evlenemediğini çünkü kadının zaten evli olduğunu uzun uzun anlatıyordu. (Elle'in Kraliçe Marie Antoinette olduğu tahmin ediliyor.)
Daha da önemlisi o zamanlar Versailles Sarayı Kraliyet Muhafızları'nın komutanı yani "Comte de Saint-Priest" olan kişinin ifşalarıydı. Komutanın dediğine göre, Fersen Paris'te olduğu zamanlarda Marie Antoinette'in özel konutu olan Petit Trianon'da kalıyor, bu ziyaretler bazen günlerce sürüyordu. Kral da bu ilişkiden haberdardı ancak Kraliçe bir şekilde işleri idare etmeyi başarıyordu.
ÇOCUKLARIN BABASI FERSEN OLABİLİR Mİ?
Ancak asıl dikkat çekici olan Marie Antoinette'in dünyaya getirdiği çocukların babasının Fersen olduğu iddiasıydı. Zira Kraliçe, Kont'la tanışmada önce yıl boyunca hamile kalamamıştı. Ancak Fersen'le görüşmeye başladıktan kısa süre sonra ilk çocuğu olan kızına hamile olduğu öğrenildi. Bu çocuğun doğumuyla Kraliçe'nin ikinci çocuğu olan oğlunun doğumu arasında da tam 3 yıl vardı ve bu 3 yıl Fersen'in Amerikan Devrimi'nde savaşmak için Fransa'yı terk ettiği döneme denk geliyordu.
Ancak Fersen, Fransa'ya döndükten sonra Marie Antoinette'in doğurganlık oranlarında ani bir yükseliş oldu. 10 yılda iki kez bebek sahibi olan Kraliçe, bir anda 3 yıl içinde üç kez üst üste hamile kaldı. Bu hamileliklerin ilki düşükle sonuçlandı. Sonrakilerden dünyaya gelen oğlan ve kız da henüz bebekken öldü.
17'İNCİ LOUIS, FERSEN'E ÇOK BENZİYORDU
Kraliçe'nin hayatta kalan tek oğlu ise büyüdükçe Kral 16'ncı Louis'ye değil Kont Fersen'e benzerliğiyle dikkat çekmeye başladı. Bu çocuk Fransız İhtilali sırasında kulede ölen ve bugün 17'nci Louis olarak bilinen kişiydi.
Marie Antoinette ile Kont Fersen arasındaki ilişkiyi reddedenler ise 2019'da Fransız bir genetikçi tarafından yapılan bir çalışmaya işaret ediyor. Bu araştırmada 1792'den beri saklandığı söylenen bir saç tutamı üzerinde yapılan analizlerle 16'ncı Louis ile ikinci oğlu arasında genetik bağ olduğu ortaya çıkarılmıştı. (Aynı genetikçi, bir giysi parçası üzerinden DNA analizi yaparak Hz. İsa'nın yüzünü dijital ortamda yeniden oluşturduğunu da öne sürmüştü.)
HER GECE KOMALIK OLUYORDU
Kraliçe ve Kral'ın çok fazla baş başa zaman geçirmediğine dair başka kanıtlar da bulunuyor. Kral Louis'nin Yemek ve uyku alışkanlıkları bunların başında geliyor.
Anlatılanlara göre, neredeyse her akşam komalık olana kadar yiyip içen Kral 16'ncı Louis'yi hizmetkârları zar zor odasına götürüp yatağına yatırıyordu. Kraliçe ise gecelerini kendi yatak odasında geçiriyordu.
Bu kanıtlar ne kadar güçlü görünse de bugüne kadar oldukça ciddi bir gerekçeyle reddediliyordu: Eğer Marie Antoinette gerçekten Kral'ı aldatıyorsa yakalanmaması ve cezalandırılmaması imkânsız olurdu.
OTİZM TEŞHİSİ KONDU
Ancak röntgen floresan spektroskop analizinin yanı sıra nörolojideki ilerlemeler de bu konuda önemli deliller sundu. Yapılan araştırmalarda 16'ncı Louis'nin Otizm Spektrum Bozukluğu ile doğduğu anlaşıldı.
Bu nedenle Kral, oldukça yüksek zeka seviyesine karşın kimsenin gözünün içine bakamıyor, insanlarla diyalog kurmakta zorlanıyor, yoğun bir program izleme ihtiyacı duyuyor ve üzüldüğünde gözyaşlarına hakim olamıyordu. "Bebek nasıl yapılır?" sorusunun yanıtını da ancak erkek kardeşi ziyaretine gelip de kendisine açıkladığında öğrenebilmişti.
Aslına bakılırsa Louis genel olarak cinsellikle ilgilenmiyordu. Marie Antoinette'in düşmanları sık sık Louis'yi baştan çıkarması için bazı kadınları görevlendiriyordu ancak Kral, tüm bu girişimleri yok sayıyordu.
KRALİÇE KRAL'I KORUMAK İÇİN CANINI FEDA ETTİ
Bu açıdan bakıldığında otizm, Kral'in Kraliçe'nin ilişkisine neden göz yumduğunu açıklamakta da etkili olabilir. Zira Marie Antoinette, Louis için çok önemli bir duygusal destek kaynağıydı. Louis'nin eşine ihtiyacı vardı. Marie Antoinette de bunun farkındaydı ve Louis'yi çok önemsiyordu. Hatta İhtilal esnasında onu korumak için elinden geleni yapmış, kendi hayatını feda etmeyi bile göze almıştı.
Ancak Louis'ye değil Kont Fersen'e aşıktı. Kont'un da çok sayıda metresi olduğu biliniyordu ama bunun tek sebebi gerçekten sevdiği kadınla birlikte olamayışıydı. En azından günlüğünde yazdığı satırlardan bu çıkıyor.
Fersen, Marie Antoinette ölene kadar onu kurtarmak için çabaladı. Anlaşılan o ki bu iki sevgili birbirine gerçekten tapıyor, mektuplarda kaleme aldıkları satırları içtenlikle yazıyordu. Peki bu aşk tarih kitaplarına da girecek mi? Bunu zaman gösterecek…
Marie Antoinette, 1774 yılında 16'ncı Louis'nin tahta çıkmasıyla Fransa Kraliçesi unvanını aldı. Fransa monarşisinin ahlaki çöküşünün temsili olarak görülen Marie Antoinette, Kral'ın zayıflıklarının etkisiyle, siyasi kararlar üzerinde çok büyük etkiye kavuştu. Reformu reddetmesiyle, Fransız İhtilali'nin "özgürlük, eşitlik, kardeşlik" fikirlerine karşı çıkmasıyla, Kraliçe, monarşinin sonunu hazırladı. 14 Temmuz 1789'da bir grup Bastille'i bastığında, Marie Antoinette, Louis'yi ordusuyla birlikte Metz'e sığınmaya ikna etmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Ancak Louis'nin Devrimci Ulusal Meclis'in feodalizmin kaldırılması ve Kraliyet Ailesi'nin imtiyazlarının sınırlandırılması girişimlerine direnmesini sağlamayı başardı. Bunun sonucunda halk kitlelerinin nefretinin sembolü haline geldi ve "Ekmek bulamıyorlarsa..." sözü ona atfedildi. Ekim 1789'da halkın baskısıyla Kraliyet Ailesi, Versailles'dan Paris'e dönmek zorunda kaldı ve burada İhtilalcilerin rehinesi haline geldiler. Kraliçe ise tüm yandaşlarını kaybetmesine rağmen cesaretini yitirmedi ve ailesine destek oldu. Hatta eşini ve çocuklarını Paris'ten kurtarmak için çevrilen gizli entrikalarda başrolü oynadı. Ancak her türlü kaçış girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Fransa'nın Avusturya'ya açtığı savaş, Kraliçe'nin Viyana'yla olan bağının daha da büyük bir nefret uyandırmasına yol açtı. Nihayetinde 10 Ağustos 1972'de Tuileries Sarayı'nı basan halk, monarşiye son verdi. Marie Antoinette hayatının geri kalanını Paris hapishanelerinde geçirdi. Önce Eylül 1792'de en yakın arkadaşı linç edildi, ardından Ocak 1793'te Kral idam edildi. Kraliçe ise Ağustos ayında tek başına hücre hapsine koyuldu ve 16 Ekim 1793 günü giyotinle idam edildi.
The Daily Beast'te yayımlanan "Marie Antoinette’s Adultery Unmasked by Modern Science" başlıklı haberden derlenmiştir.
0 Yorumlar